Murat EROL/ Türkiye

Başvuran, polis memurlarının kendisine uyarıda bulunmadan saldırdığını, polis aracında dövmeye devam ettiğini ve gözlerindeki sıvının kafasına gelen darbelerden kaynaklandığını iddia etmiş ve bu iddialarla ilgili soruşturmanın etkisiz olduğundan şikâyet etmiştir. Mahkeme somut olayda, adli makamların, kötü muamele iddiaları karşısında uygun şekilde ve ivedilikle hareket ettiklerini, dosyadaki hiçbir unsurun, başvuranın yakalandığı ya da gözaltında bulunduğu sırada dövüldüğü tespitinde bulunmaya imkân vermediğini belirtmiş, başvuranın vücudunda tespit edilen hafif nitelikteki lezyonların başvuranın yere yatırılmasıyla bağlantılı olabileceğini kaydetmiştir. Mahkeme, bu müdahalenin gerekliliği ile ilgili olarak, potansiyel olarak silahlı ve tehlikeli olduğuna karar verilen bir kişinin söz konusu olması nedeniyle, yakalama anında olayların şüphesiz son derece hızlı şekilde gerçekleşmiş olabileceği ve olay yerindeki polis memurlarının, başvuranı hareketsiz kılmak amacıyla hızlı davranmakla suçlanamayacakları kanaatine varmış, başvuranın, kafasına darbe aldığı ve bu durumun, gözlerinde sıvı kaybına neden olduğu yönündeki iddiasının hiçbir şekilde tıbbi tanıyla örtüşmediğini vurgulamıştır. Sonuç olarak Mahkeme, ulusal makamların vardıkları tespitleri sorgulamaya veya soruşturmanın yeterince kapsamlı olmadığını söylemeye imkan verecek herhangi bir unsur ya da argüman saptanmadığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğuna karar vermiştir.