AİHM, adli makamların, tanık dinlemek, Twitter Türkiye temsilcisi olan hukuk bürosundan bilgi almak gibi ellerindeki tüm araçları kullanarak soruşturmayı yürüttükleri, aynı Twitter hesabıyla ilgili diğer dosyaları araştırdıklarını ancak mesajın yazarını tespit edemedikleri, başvuranın hakkını savunmak için hukuk davası açma yolunu seçmediği ve cezai takibatta ısrarlı olduğu sonucuna varmıştır. Oysa, manevi zarar yönünden tazminat elde etmek için Twitter hesabının kullanıcısına karşı, kimliğinin tespit edilmesi ön talebiyle birleştirilen hukuk davası yolunun kullanımı, prensipte, Türkiye ile ABD arasındaki hukuki meselelerde karşılıklı adli yardım yoluyla bu kişinin kimliğinin belirlenmesinde ve gerekirse tazminat elde etmesinde kendisine olanak tanıyabilirdi. AİHM sonuç olarak, adli makamların başvuran tarafından seçilen prosedürü sonuna kadar uyguladığını ve yetkililerin bir bütün olarak AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARI BÜLTENİ 31/48 başvuranın şeref ve itibarının korunması ile ifade özgürlüğü arsında adil bir denge sağlama görevini yerine getirmediklerinin söylenemeyeceğine kanaat getirmiş ve başvurunun açıkça dayanaktan olduğuna karar vermiştir.