Rıza ALTUNTAŞ / Türkiye

2007 yılında, Trabzon bölgesinde yapılan kadastro çalışmalarının sonunda, başvuranın kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iki taşınmaz parselinin mülkiyetini elde ettiği tespit edilmiştir. Ayrıca üç kadastro bilirkişisi ve muhtar tarafından, bu mülklerin tapu sicillerine kayıtlı olmadığı ve vergi kaydına ilişkin herhangi bir belirtinin bulunmadığı kaydedilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü, 17 Ağustos 2007 tarihinde, söz konusu taşınmazların orman alanında bulunan iki taşınmaz olduğunu ve dolayısıyla, bunların yasal olarak kazandırıcı zamanaşımına konu edilemeyeceğini ileri sürerek, Sürmene Kadastro Mahkemesinde iptal davası açmış ve bu bağlamda kadastro çalışmalarının sonuçlarına itiraz etmiştir. Kadastro Mahkemesi, Sürmene Tapu Sicil Müdürlüğünün kendisine tapu kayıtlarını sunmasına karar vermiştir. Kadastro Mahkemesi Heyeti, 12 Haziran 2008 tarihinde, tapularda belirtilen yerin ihtilaf konusu mülklerin bulunduğu yere karşılık gelip gelmediğini belirlemek amacıyla, orman bilirkişisi, tarım bilirkişisi, geometri ve topografya konularında uzman bilirkişi ve yerel bilirkişi eşliğinde, mülklerin bulunduğu yerde keşif yapmıştır. Başvuran, 17 Kasım 2008 tarihinde, kendisi aleyhine olan, bilirkişi raporlarının sonuçlarına itiraz etmiştir. Söz konusu mahkemenin talebi üzerine, orman bilirkişisi, 24 Kasım 2008 tarihinde, 71 no.lu taşınmaz parseline ilişkin ek bir bilirkişi raporu sunmuş ve bu raporda yeniden ihtilaf konusu mülkün orman alanında bulunduğu sonucuna varmıştır. Kadastro Mahkemesi, 23 Aralık 2008 tarihinde, 71 no.lu taşınmaz parselinin orman alanında bulunduğu ve yasal olarak kazandırıcı zamanaşımına konu edilemeyeceği gerekçesiyle, bu taşınmaz parselinin Hazine adına tapu siciline tescil edilmesine karar vermiştir. Başvuran, bu karara karşı temyiz başvurusunda bulunmuş ve 71 no.lu taşınmaz parselinin aynı zamanda kendisi adına tapu siciline tescil edilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Yargıtay, 13 Temmuz 2009 tarihinde, temyiz edilen kararı bütün hükümleriyle onamıştır.  Başvuran, Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesini ve Sözleşme’nin 6. maddesini ileri sürerek, adil olmadığını belirttiği yargılamanın sonunda, 71 no.lu taşınmaz parseline ilişkin mülkiyet hakkından yoksun bırakıldığını ileri sürmüştür. Mahkeme, ulusal hukukun doğru şekilde yorumlanıp yorumlanmadığı ve uygulanıp uygulanmadığı hususunu denetlemekle ilgili sınırlı bir yetkiye sahip olduğunu; ulusal mahkemelerin kararlarının keyfilikle veya açıkça dayanaktan yoksun olmakla zarar görmediği sürece, ulusal mahkemeler yerine karar vermenin kendi görevi olmadığını hatırlatarak, başvuranın iddialarını reddeden ve kazandırıcı zamanaşımı iddiasında bulunamayacağına hükmeden ulusal mahkemelerin varmış olduğu sonuçları bertaraf etmesine imkân veren hiçbir unsur bulunmadığını belirtmiştir. Mahkeme, bu nedenlerle başvuranın Sözleşme’ye Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesine dayandırılan şikâyetlerini, Sözleşme’nin 35. maddesinin 3. fıkrası anlamında açıkça dayanaktan yoksun ve bu şikâyetlerin, Sözleşme’nin 35. maddesinin 4. fıkrası uyarınca reddedilmesi gerektiğine ve nitekim başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.