Başvuranların murisine ait olduğu iddia edilen taşınmaz evin üzerinde bulunduğu arazi ile ilgili kadastro çalışmaları yapılmış ve 12 parsele bölünmüştür. Söz konusu arazi, tapu kütüğünde malik olarak üçüncü kişiler adına kayıtlı iken, arazinin bir parçası üzerindeki evin, başvuranların murisi Çoban Mehmed’e ait olduğu yazmakta ancak herhangi bir soyadı belirtilmemiştir. Söz konusu evin bulunduğu parselin Sultan Beyazıt Vakfına satılması sonrasında İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü başvuranlar hakkında haksız işgalin sona erdirilmesi için başvuruda bulunmuş; aynı zamanda yapının yıkılmasını da talep etmiştir. Mahkeme haksız işgalin sona erdirilmesine karar vermiş; ancak yapının yıkılmasına yönelik talebi reddetmiştir. Yargıtay bu kararı onamış, karar kesinleşmiş ve icra edilmiştir. Başvuranlar, evden çıkarılmalarının yasaya aykırı olduğunu iddia ederek itirazda bulunmuş ancak talebin reddine karar verilmiştir. Başvuranlar, evden çıkarılmalarının yasaya aykırı olduğu iddiasıyla İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır. Ancak Mahkemece talebin reddine karar verilmiştir. Yargıtay bu kararı onamış ve karar düzeltme başvurusu da reddedilmiştir. Başvuranlar, bir kez daha, evden çıkarılma prosedurünün yasaya aykırı şekilde yürütüldüğünü ileri sürerek, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak, uygulamanın iptalini istemiştir. Mahkeme talebi reddetmiş, Yargıtay kararı onamıştır. Başvuranlar, yine, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine, aynı taleple bir başvuruda daha bulunmuştur. Mahkeme yapılan başvuruyu reddetmiş, Yargıtay kararı onamıştır. Başvuranlar, bu sefer, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak, tapu kütüğüne kaydedilen ismin değiştirilmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme başvuranlar lehinde karar vermiştir. Yargıtay kararı onamış ve yapılan karar düzeltme başvurusunu reddederek karar kesinleşmiştir. Nitekim başvuranlar, Sultan Beyazıt vakfının tapusunun iptali ve tapu kütüğüne kendi adlarına tescili amacıyla dava açmıştır. İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi 6 Mart 2008 tarihinde, iptal davasının on yıllık yasal süre içinde açılmış olması gerektiği gerekçesiyle bu talebi reddetmiş, Yargıtay kararı onamıştır. Bununla birlikte İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü, taşınmazın maliki sıfatıyla, taşınmazın değerinde tazminat ödeyerek, başvuranların murisine ait olan yapının tapu kütüğüne kendi adına tescili amacıyla dava açmıştır. Söz konusu yargılama, ulusal mahkemeler önünde halen derdesttir. Bahse konu yapı yıkılmıştır. Başvuranlar bu nedenle tazminat davası açmışlardır; bu dava da halen derdesttir. Başvuranlar, AHİM’e başvurarak, 1 No.lu Ek Protokol’ün 1. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Mahkeme, başvurunun vaktinden önce yapıldığı ve iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle, Sözleşme’nin 35. maddesinin 1 ve 4. fıkraları uyarınca kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Bunun yanı sıra, başvuranların, halen derdest olan davalar sonunda Sözleşme’nin ihlali nedeniyle halen mağdur olduklarını düşünmeleri halinde Mahkemeye yeniden başvurabileceklerini belirtmiştir