Mahkeme, başvuranın hem yerel mahkemelerde hem de Mahkeme’de şartlı tahliye ve bihakkın tahliye tarihlerinin hesaplanmasında hata yapıldığını ileri sürdüğünü belirtmiştir. AİHM yaptığı incelemede, başvuranın 5 Kasım 2004 tarihli tahliyesinin yerel makamların bir hatasından kaynaklı bir şartlı tahliye mahiyetinde olmadığını, aksine 5237 sayılı TCK’nın lehe hükümler içerme ihtimaline binaen alınan bir infazın durdurulması kararı olduğunu belirtmiştir. Öte yandan, infazın ertelenmesinin başvuranın talebi üzerine ceza indirimi ihtimaline dayanılarak alındığını belirtmiştir. Bu bağlamda, yerel makamlar tarafından hata yapıldığına ilişkin şikâyetlerin temellendirilmediğini vurgulamıştır. Öte yandan mahkeme, başvuran hakkında uyarlama yargılaması sonucu verilen karara ilişkin müddetnamenin, özellikle bihakkın tahliye tarihinin hesaplanmasının geriye dönük olarak uygulanması gerektiği yönündeki talebinin ne iç hukuk ne uygulama ne de doktrinsel olarak desteklenmediğini vurgulamıştır. Mahkeme, başvuranın 5 Kasım 2004 tarihli tahliyesinin bir şartlı tahliye mahiyetinde olmaması, infazın ertelenmesi mahiyetinde olmasını dikkate alarak başvuran hakkındaki yargılamanın adil olduğuna karar vermiş ve Sözleşme’nin 6. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.