Başvurana devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya teşebbüs suçundan mahkûm edilmiş olarak Ceza İnfaz Kurumunda hükümlüdür. Başvurana mektup Belçika’dan M.A. isimli bir şahıs tarafından gönderilmiş; ancak D.A. ve N.S. tarafından imzalanmıştır. Mektupta, yazarların yürütmekte oldukları mücadeleden ve gördükleri eğitimden bahsedilmekte; ayrıca ilkbaharda gerçekleşecek bir savaştan ve ardı sıra gelecek olan devrimden söz edilmekteydi. Mektup, PKK’ya olan bağlılığı aşk, “gerillaları” ise emek olarak nitelendiren bir şiirle son bulmaktadır. Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu içeriğinde, PKK’nın dağlarda bulunan üyeleriyle haberleşme sağlayacak nitelikte ifadeler bulunduğu kanaatiyle, söz konusu mektuba el konulmasına karar vermiştir. İnfaz Hâkimliği Ceza İnfaz Kurumunun kararına karşı başvuran tarafından yapılan itirazın reddine karar vermiştir. Bu bağlamda, özellikle, ihtilaf konusu mektubun yazarları ve göndericisinin aynı kişiler olmadığını, mektupta “Şimdi özgür alanlardayız”, “Bu baharda savaş olacak en sonda da devrim” ve “Bizimkilerle görüştüğün zaman iyi ve burada olduğumuzu söylersin” gibi örgütün kamplarında bulunan PKK terör örgütü üyeleri ile haberleşme içeren cümleler yer aldığını kaydetmiştir. Söz konusu mektubun başvurana teslim edilmesinin, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 68. maddesinin 3. fıkrasına aykırı olacağı değerlendirmesinde bulunmuştur. Ağır Ceza Mahkemesi başvuran tarafından yapılan itirazı, söz konusu kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Anayasa Mahkemesi, açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle, başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi, İnfaz Hâkimliğinin kararındaki gerekçelerin, mektubun alıkonulması için ilgili ve yeterli olduğu, müdahalenin ölçüsüz nitelikte olmadığı, başvuranın yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına getirilen kısıtlamanın, kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli olduğu değerlendirmelerinde bulunmuştur. AİHM mektup metninin gerçekten de PKK’yı ve yürüttüğü silahlı mücadeleyi destekleyecek nitelikte pasajlar içerdiğini ve bu yasa dışı örgütün gelecekteki şiddet eylemlerinden haber veriyor gibi göründüğüne özellikle dikkat etmek gerektiği değerlendirmesinde bulunmaktadır. Somut olayda yasa dışı bir örgütün üyeleri arasında haberleşmeye engel olmak amacıyla ulusal makamlar tarafından benimsenen alıkoyma tedbiri, Sözleşme’nin 8. maddesi anlamında demokratik bir toplumda gerekli olarak değerlendirilebilir gerekçesinden hareketle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.